Gurbet içinde gurbet garipliÄŸi yaÅŸadığım bir zaman dilimidir. 1983’te ev eÅŸyamı Türkiye’ye naklettikten sonra, eÅŸim ve üç oÄŸlum genellikle Türkiye’de kalıyorlardı. Onları gene memlekete yollayıp, gurbette ilk defa yapayalnız kalmıştım. Üstelik bir de ateÅŸli hastalığa yakalandım. Yanımda ilgilenecek bir kiÅŸi bile yoktu. Tek başımaydım…
Gurbete ÅŸöyle sitem ettim:
Hasretlikten yürek yaram sızlıyor,
Sebep sensin, sana ne deyim gurbet.
Çoluk çocuk yollarımı gözlüyor,
Sal yakamı gayrı gideyim gurbet.
Uzak diyarlarda garip bülbülüm,
Altın kafes bana zulümdür zulüm.
Haber salmış has bahçemdeki gülüm,
Konup dallarına öteyim gurbet.
Ömür aÄŸacıma baykuÅŸ kondurdun,
Otuzunda ihtiyara döndürdün.
Türlü dertlerinle yaktın, yandırdın;
Bırak, vatanımda tüteyim gurbet.
NÄ°HAT’ı aşılmaz daÄŸlar aşırdın,
Tutma gayrı sabrım bitti, taşırdın.
Genç yaşımda yataklara düÅŸürdün,
Koyver de köyümde yatayım gurbet.
(Ulm, 26 Nisan 1984)