Bacağı kırılan Serdar’ımın acıları yüreÄŸimi sızlatırken, geceleri gurbet diyarında uykularım kaçtı. Bir kez daha derinden ah çekerek gurbete sitem ettim…
Garipleri sılasından, yurdundan,
Ayırır feleğin hilesi ah, ah!
Yollara düÅŸmüÅŸüz geçim derdinden,
Bitmez gurbet elin çilesi ah, ah!
Hasret olur gurbetçinin sözünde,
Keder olur, neÅŸe olmaz yüzünde.
Tütmez mi hiç buram buram gözünde,
Yiğidin vatanı, sılası ah, ah!
Serkan’ın ÅŸerliÄŸi bazen taÅŸardı,
Keyfi denk olursa oynar, coşardı.
Ben gelirken, kapıya ilk koşardı,
Evin küçük yedi belası ah, ah!
Selçuk’um alıştı boyun bükmeyi,
Yıllar yılı hasret yaşı dökmeyi.
BeÅŸikte öÄŸrendi çile çekmeyi,
Yarının bayrağı, kalesi ah, ah!
Serdar’ımın sesi gönül çaÄŸlatır,
Muhabbeti hep tatlıya bağlatır.
Türküleri, dinleyeni aÄŸlatır,
Evimin duygulu balası ah, ah!
OZAN NÄ°HAT ayrı düÅŸtü yas tuttu,
Gönlündeki köÅŸkü, yâre has tuttu.
Yardan ayrılalı içim pas tuttu,
Kalbimin, gönlümün cilası ah, vah!
(Ulm, 11 Mayıs 1984)