Â
Gurbetteki hasret sızısının beni yiyip bitirdiÄŸi bir zamanda, imdadıma bir Allah dostu yetiÅŸti. Deggendorf’ta ikamet eden Ispartalı gönül sultanı Ömer Åženol Baba’nın sohbetlerine katılmaya baÅŸladım. Bir gün, o sofradan aldığım ilhamla ÅŸu ÅŸiiri yazdım:
Â
Gönül tek başına dosta gidilmez,Â
Bir mürşidi kâmil, yâr olmayınca.
Dostun bahçesinde seyran edilmezÂ
Elinden tutacak pîr olmayınca.
Â
Sırlar âlemine uçamazsın sen,
Åžeytanın elinden kaçamazsın sen,                                                   Â
Mana gözlerini açamazsın sen,                                                      Â
Şu nefsin gözleri kör olmayınca.
Â
Zikirin tadını vermezsen dile,Â
Kalbinin pasını dil neyle sile?
Çabalama varamazsın menzile,
Ruh nefsin elinden hür olmayınca.
Â
Vücut seni hevasına sürürken,
Kalp manadan mahrum, boÅŸa vururken,
Ef'al, sıfat ve zat sende dururken
Cânan nasıl girsin, yer olmayınca?
Â
Mevlâ diler ise nasip alınır;Â
Emirle yel çıkar, otlar salınır.Â
Hayrın güzelliÄŸi nerden bilinir,Â
Karşısında çirkin, şer olmayınca.
Â
NÄ°HAT, bu dünyaya heves edersin;     Â
Gafilsen, el güler, sen yas edersin.Â
Hakkın pazarında iflas edersin,Â
Manadan sermayen, kâr olmayınca...
Â
(Münih, 6 Aralık 1985)